Can çekişen toplumun bireyleri olarak şu yanlışı sıklıkla yaparak aksiyle tokat yediğimizi neden sonra anladım:
Bireyin özünden yeniden dirilişine yatırım yapmak için okuyarak sağladığımız aydınlanmayı başkalarına dayatma yanlışı.
Oysaki okuyup anlama mücadelemizin kendi zihniyetimizin parmak izi kadar özgün bir inşası olduğunu ve herkesin kendi sorumluluğunda olduğu gerçeğini unutup başkalarına dayatma boşuna bir çabadan öteye geçmemektedir.
Bu aydınlanma heyecanının doğurduğu, sosyal yaralarımızın kaynağı ayrımcılığın kök duygusu bencillik aksiyle tokat yememizin de nedeni..
Aslında kendi anlam mücadelemizin bu bencillikle herkesin anlaması gerekliliğine dönüşmesi anlamımıza tam kavuşmuşken yitirmemize yol açmakta...
Tek başına anlam kazanmayı küçümseyip toplumca anlam kazanmaya odaklanmak kendi anlam serüvenimizi yarıda bırakmak bizi başka dramatik bir sona yönlendiriyor:
Kendimizin kurtarıcısı olmak varken kurtarıcıya gereksinim duyarak bu gereksinimleri devşiren kurtarıcı(!) diktatörlere zemin hazırlıyoruz.
İşte ortadoğululaştırılma sürecinin algoritması bu kısır döngüyle başlıyor, az gidip uz gidip bir arpa boyu yol alamamamızın nedeni olarak ortaya çıkıyor.
Evet kendi kurtuluş evrimimizin hayat boyu sürdüğü gerçeğini ıskalamamıza,aksiyle tokat yememize neden olan "herkesin anlamasına takıntılı olma sapkınlığından ve dayatmalarımızdan kurtulmak için farkındalık, farkındalık için okumak,düşünmek kendi kişiliğimizin kuruluşu ve kurtuluşu için önemlidir.
Sanatın,bilimin, medeniyetin "yeni normal olmayan" sorunları zannettiğimiz kadar yeni değilmiş anladık sonunda bireysel anlam kazanma mücadelemizin doğal sonucu toplumsal varlığımız.. Bireyi feda ederek toplumu var edemeyeceğimizi anladım.
Asım Kurumahmut/ Eğitim ve Kariyer danışmanı